YENİ BİR TARİH


TDAS’ın Tarihi kitabının yayınlanmasıyla önceki tarihimiz resmen kapanmış oldu. Kitapta bize uyan farklı bir tarih anlayışını da açıkladım: uzun tarih. Bu anlayış örgütlere uygulandığında şu saptama yapılabilir: bir örgüt kurulmadan önce vardır ve ortadan kalktıktan sonra da bir süre varolmaya devam eder. 

1974’te birkaç kişi bir araya gelip “örgüt kuralım” demediler, öncesi vardır ve bu öncesi örgüt bulunmamasına rağmen tarihe dahildir. Acilciler 1988’de sona erdi, 20 yıl sonra kamuoyuna açık yapılan örgüt içi hesaplaşmayla yeniden yaşamaya başladı ve bu aşama da 2013’te sona erecekti. Ardından gelen altı yılda eski teorimiz yenilendi ve bu konuda iyi bir aşamaya ulaştık. Eksiklerimiz halen bulunmakla birlikte kökleri TDAS’ta yatan ama onu aşan yeni bir teoriyi oluşturduk ve yayınlanan son kitabın ardından yeni bir tarihe başladığımızı söyleyebiliriz. 

Bilinen bir şeydir, bu tarihler biraz semboliktir, önemli olan dönemlerin içeriğini açıklamaktır. 

TDAS’ın Tarihi kuruluş döneminde Ankara’yı anlatan ve ardından İstanbul faaliyet merkezli olarak yazıldı. Örgütte ne sizlerin yaşadığı dönemde ne de sonrasında her tarafı görmüş kimse bulunmuyor. Örgütlü olunan kentler ve beldelerle birlikte 30 civarında yer bulunuyor. Bazılarının varlığından epeyce sonra haberdar olduk, kendiliğinden bir gelişme olmuş, TDAS gittiği yerde örgütlenme yaratmış. 

Kitap hem kapsayıcı hem de değildir. 

Kapsayıcıdır çünkü kuruluştan sonra yaşanılan ayrışmalarla üç bileşenin ortak tarihidir. 1976 sonuna kadar daha sonra Devrimci Savaş adını alacak olanlarla, 1978 sonuna kadar da HDÖ ile birlikteydik. 

Kapsayıcı bir tarih değildir çünkü bir kişinin her tarafı anlatması mümkün değildir. Karadeniz’e, Balıkesir’e, Maraş, Malatya, Kayseri, Mersin ve Antep’e hiç gitmedim. İlçeleri de katarsak sayı fazlalaşıyor. Hiç kimse bunların hepsini görmedi, en fazla duydu. O yerlerde bulunanların bu tarihi tamamlaması gerek ama bundan ümitli değilim. Geçmişte bu konuda çağrı yaptık ama gelişme olmadı. Bu nedenle sürekli beklemektense yapılabilecek olanı yapmak en iyisiydi. Kuruluş dönemini de benden başka anlatabilecek yaşayan kimse yoktu. 

Bu tarihin iyi ve kötü yanlarıyla, büyük bir ismin ve yıllar sonrasına kalacak teorisinin oluşumuyla sahibi biziz. Bu konuda tarihimizdeki pisliği tasfiye ederek hiç pürüz bırakmadık. 

2014 sonrasında farklı bir teoriyi aşamalı olarak oluşturduk. Sadece teoriyle olmaz, bilinen bir şey ama tarihimizin özelliğine uygun olarak iyi bir teori olmazsa biz bir şey sayılmayız. Uygulama eskisine göre daha fazla zaman alacak çünkü 1974’te başkaları gibi biz de yükselen bir dalganın üzerindeydik, şimdi aynı durum bulunmuyor. Şimdi en önemli görev –tek görev değil tabii- teorinin yenilenmesi olarak görünüyor. Maalesef eskiyi tekrarlamaktan başka şey yapmayan insanlar, yapılar bulunuyor; şimdiden bunları aşmış durumdayız ve eksiklerimizi de tamamlayacağız. 

Ölüm yıldönümlerinizde (İlker için 44., Yüksel için 43.) yaşamaya devam edeceğiniz yeni bir tarihe giriyoruz. Çok tartışma yaşayacağız ama böyle şeylere alışığız. 1974-1980 döneminde az mı yaşadık? 

TDAS unutulmayan ve hâlâ okunan bir kitap. Diğer yazılarımızı da ekleyerek uzun bir güncellemeyle birlikte yasal olarak bastık. Tükenmek üzere. Bu ilgi sosyalistlerin az okuması dikkate alındığında güzel bir şey... 

İsim olarak yeri geldikçe  26 Ocak Hareketi ni kullanacağız. 

Küba devrimi hem sınıf mevzilenmesi ve demokratik karakterdeki sosyalist devrim anlayışı olarak bize uygun, hem de orada devrimi yöneten 26 Temmuz Hareketi ’dir. 

Dünya çapında sol hareket iyi durumda değil, bizdeki durum daha da kötü, ama ilerlemeye devam edeceğiz…