YÜKSEL ERİŞ VE DOĞRU BİLGİLER

Engin Erkiner

 

Yüksel Eriş ile ilgili olarak fazlasıyla yazdım ve bunlar bir blogda toplandı. Söylenecek yeni bir şey yoksa, eskiyi tekrarlamaktan hoşlanmadığım için yazı yazmayı düşünmüyordum. Fikrimi değiştirdim, çünkü Yüksel ile ilgili olarak yanlış bilgilerle dolu kısa ve yeni bir yazı okudum. Bu bilgileri düzeltmek gerekir diye düşündüm. 


Birincisi; Yüksel Eriş 21 Ocak 1977’de değil, ertesi gün öldü. 21 Ocak’taki patlamada –başkalarıyla birlikte- yaralandı ve hastaneye kaldırıldı. Buradan Trabzon’daki devrimciler –ağırlıkla Kurtuluşçular- tarafından kaçırıldı. Birkaç saat sonra fenalaştı, tekrar hastaneye götürüldü ve burada hayatını kaybetti. 

 

İkincisi, ki burası daha önemlidir. Yüksel Eriş’in Karadeniz bölgesinde kır gerillası için hazırlık yaptığı saptaması gerçek dışıdır. Bu, Rıza Salman’ın uydurmasıdır. Uydurma başkaları tarafından tekrarlanmaktadır. 

 

Kır gerillası için hazırlık, arazi keşfi ve gerekli silahların temin edilmesini –hepsi olmasa bile- içerir. 1976 sonlarında Rıza, Yüksel ve başkaları bir yaylada kısa askeri eğitim yaptılar. Kullandıkları silahlardan dinamitlere kadar her şey İstanbul’un bulduğu parayla alınmıştı. 1976’da örgüte yetersiz de olsa parayla imkân sağlayan İstanbul idi. Ben de kır gerillasına soğuk bakan birisiydim, en azından erken buluyordum. 

 

Bu durumda kır gerillası planları olsa olsa hayalde kurulmuştur. Somut temel olmadığı gibi İstanbul’dan başka bu temeli sağlayabilecek yer de yoktu. 

 

Yüksel Eriş’in “Karadeniz sorumlusu olarak atanması” da gerçek dışıdır. Kim atamış; Yüksel dışında Genel Komite mi? Yüksel, Rıza ve ben. Genel Komite (Devrimci Savaş ayrılığından sonra) bunlardan oluşuyordu. Yüksel o bölgede ilişki sağlanınca gitti ve sonra da gitmeye devam etti. 

 

Almanya’da Rıza hayatta iken kendisine de söylemiştim; politika yapmaktır. İnsan bir şeyi savunuyorsa, yapmalıdır. Yıllarca halk savaşı konuşup teşebbüs bile edemiyorsan, ciddiye alınmayı bekleme. 


Rıza bir keresinde ülkede yürüyen halk savaşının hatalarını eleştirmişti. Tepeden tırnağa yanlış bile olsalar yapıyorlar, peki sen konuşmaktan başka ne yapıyorsun, demiştim ben de. 

 

Silahlı mücadele mevzu ise, pratiğe bakalım. Örgüt tarihinde sorumlu düzeyde olup da soygun, kurşunlama, bombalama gibi çok sayıda eyleme giren ve hepsini de kayıp vermeden, amacına ulaştırarak bitiren kaç kişi var? Rıza bunlar arasında değildir. Kendimden söz etmeyeyim.

 

Hâlâ halk savaşı nostaljisiyle yaşayanlara bir şey söylemeyeceğim. Biraz olsun yapabilseydiniz, bu nostalji kalmazdı. 

 

Yüksel’in pek bilinmeyen önemli yönü sanatçılığıydı. Konunun önemini her konuşmasında vurgulardı. Kitle örgütlenmesinde sanatın öneminden söz ederdi ve ondan başka da konudan anlayan yoktu. Yüksel’in sanat olarak sözünü ettiği müzikle sanattı; şarkılar ve türkülerdi.  

 

İyi bir müzik öğretmeniydi. Aydın’ın Ortaklar ilçesinde Öğretmen Okulu’nda öğretmendi. 19 Mayıs törenleri için Ali Rıza Binboğa’nın Yarınlar Bizim şarkısını fon müziği olarak kullanınca itirazla karşılaşır. O da bu sefer Venceremos’u fon müziği yapar, anlayan olmaz. 

 

Erken ölmeseydi, ister hapse girsin ister girmesin bu özelliğini mutlaka geliştirirdi. Sadece bize değil, sosyalist harekete de faydalı olurdu. 

 

 

 

 

https://yukseleris.blogspot.com