Cahit Çelik
Yüksel Eriş blogu cahillerin cingözlerin oyun alanı değildir. Yüksel Eriş ile ilgili her şeyin özü özeti anlatılmıştır. Bundan ötesi ayrıntıdır. Ayrıntılar, ayrıca bir özel yaşam öyküsü içinde yazılmıştır. Noktayı koyduktan sonra yeni anlatım olmayacaktır. Hiç kimse burada Yüksel’i tartışamayacaktır. Varsa bilgisi olan, kendi çöplüğünde yazar. Herkes bunu böyle bilsin.
Adamın biri birgün “Bu köyde üç yigit var. Biri
Hasso, biri Hüsso, üçüncüyü söylemem!..” demiş. Memo merak etmiş. Ama “üçüncü yigit”
ağa değilmiş. Ağa’nın oğlu değilmiş. Bekçi hacı hoca değilmiş. Tefeci bezirgân
pehlivan değilmiş. Hasso’nun merakı iyice artmış. Köyde olan herkesi tek tek
saymış. Sayılacak kimse kalmayınca, “Ulan o yiğit yoksa sen misin?..” diye
sormuş. Memo, “He valla, babana rahmet. Yigit yigidi gözündeki çapaktan tanır!..”
demiş.
Yüksel de köydeki üç yiğitten biriydi, ama “gözü
çapaklı yigitlerden” değildi. Yüksel Eriş'in yazdığı iki satır yazı yok.
Yaptığı hiçbir silahlı külahlı eylem yok. Öğretmen mücadelesi içinde izi tozu
yok. Öğrenci lideri olmadığı da biliniyor. Ama buna rağmen, öldükten otuz yıl
sonra binlerce devrimcinin arasından sıyrılıp çıkıyor. Öyle ise, Yüksel’i
Yüksel yapan belirleyici özellik nedir?
Herkesin güncel gerçeği gözden kaçırdığı, devrim
yapma görevini başkasına bıraktığı, kaypakların korkakların egemen olduğu ağır
yenilgi koşullarında, Engin Erkiner’le ve İlker Akman’la birlikte güncel
gerçeği kavramıştır. Aslanların kaplanların evcilleştiğini korktuğunu
kaytardığını görünce, işin başa düştüğünü anlamıştır. Teorik pratik mücadele
içinde nitelik sıçraması yapmıştır. Devrimci mücadelenin örgütleyici öncüsü
olmayı başarmıştır.
Yüksel Eriş arkadaşlarına yoldaşlarına
güveniyordu. “Hepimiz kınalı koç gibiyiz. Kurban'da kesileceğiz!..” diyordu.
Gözünü budaktan esirgemiyordu. Devrimcilik bağının dışındaki bütün bağları
koparıp atıyordu. İşte o yüzden, devrimcilerin evlenmesine karşı çıkıyordu.
Rıza’nın “Yüksel yoldaş … kır gerillasının
hazırlıklarını yapıyordu” dediği şeyin yalanı yok, yanlışı var. Yüksel Erriş yerli
çeteciliğin tarihini araştırıyordu. Aynacıoğulları Çetesi’nin tarihini
öğreniyordu. Buradan kendine göre dersler çıkarıyordu. Çıkardığı en önemli
ders, “Her şeyi öğrenecek bilecek, ama hiç kimseye kendisiyle ilgili özel
kişisel bilgi vermeyecek!..” idi. Bu nedenle, öleceğini anlayana kadar kimseye
“Benim adım Yüksel Eriş!..” dememiş.
Öyle anlaşılıyor ki, Yüksel’i yazmakla baltayı
taşa vurmuşum. “Yüksel Eriş öldü mü, öldürüldü mü?..? diye sormakla, parmağımı
Rıza’nın ve Mihrac’ın gözüne sokmuşum. “Yüksel 21’in de mi öldü, 22’sinde
mi?..” demekle, Rıza’nın Mihrac’ın dibini oymuşum. “Yüksel 1976 yaz aylarında
bomba yapmayı bilmiyordu!..” derken, noktayı koymuşum. Öte yandan, Binboğa
Dağları’nda yapılan “gerilla eğitimini” gözden kaçırmışım. Yüksel’e bomba
yapmayı öğreten kişiyi atlamışım.
Mihrac’ın anlatımı doğru ise, Binboğa
Dağları’nda yapılan “tırmanışa”; Mihrac Ural, Hamdullah Erbil, Rıza Salman,
Ömür Karamollaoğlu, Binbaşı ve Süreyya (=Yüksel Eriş) katılmış. Tabanca tüfek
atışı atışı yapıp yapmadıkları ve bomba yapmayı öğrenip öğrenmedikleri belli
değil. Belli olan, bu geziye katılanlardan Yüksel Eriş “bomba yaparken” ve Ömür
Karamollaoğlu “kendi yaptığı bomba ile” ölmüştür. Ömür ve Yüksel, bomba yapmayı
da birlikte öğrenmiş olabilir. Belki de eğitmen aynı kişidir.
Mihrac bu geziyi veya “tırmanışı” ayrıntılı biçimde
anlattığı halde, yapılan “eğitimi” atlamış. Dağda ne yaptığını anlatmayacaksan,
dağa nasıl çıkıldığını niçin anlatıyorsun? Yoksa sen Rıza’ya şantaj mı
yapıyorsun?
Yüksel 1976 yazında Hatay’a gittiğinde bomba
yapmasını bilmiyordu, dedim. Manyak Memo “Yüksel bize bomba yapmayı öğretti!..”
diye yalan üstüne yalan attı. Yüksel Eriş’in gölgesine sığınmış iki
delikanlıdan biri, “Bilmiyordu, Binboğa Dağları’nda ben öğrettim!..”
demedi. “Ömür’e de, bomba yapmasını ben öğrettim. İkisi de, bomba
yaparken öldü!..” diyemez.
Yüksel’le Rıza’yı 1976’nın Nisan veya Mayıs
ayında Engin Erkiner tanıştırmış. Rıza da Yüksel’i Yüksel olarak tanımıyormuş,
Süreyya olarak tanıyormuş. Dikkat edilsin, Mihrac da Yüksel’i Süreyya olarak
tanımış. İkisi de Yüksel öldükten sonra, Süreyya’nın gerçek adını Engincik’ten
öğrenmiş.
Yüksel’in ölümüne yol açan patlama gece
yarısından az önce olmuş. Yüksel sabaha karşı ölmüş. Arada beş saat var. Bu beş
saat boyunca Yüksel’in bilinci yerindeymiş. Öleceğini anlayınca, “Benim Adım
Yüksel Eriş!.. Ailem İstanbul’da Feriköy’de!..” demiş. Yüksel’in yoldaş
bildikleri, bu son beş saati hiç yaşanmamış gibi silmiş atmışlar. Yüksel’i
ölmeden ölü defterine yazmışlar. Arkadaşlıktan yoldaşlıktan insanlıktan çıkmışlar.
Bir de utanmadan Yüksel’in gölgesine sığınmışlar. Her türlü rezilliği
yapmışlar. Kendi ayıplarını örtmek için Yüksel’i kullanmışlar.
Yüksel’le son görüşmemizde bundan sonra nasıl
buluşacağımızı konuştuk. Yüksel’e İstanbul’daki ev adresimi yazdım verdim.
Yüksel de bana Ankara’dan bir ev adresi yazdırdı. “Ama beni Yüksel diye
arama!..” dedi. Ev sahibi Yüksel’i Süreyya diye tanıyormuş. Bunun üzerine adres
yazısını yırttım. Kırtasiyeciden bir mektup zarfı aldım. Zarfın üzerine,
Süreyya’nın adresini Yüksel’e yazdırdım. “Oynayacaksak, kurallarına göre
oynayalım!..” dedim. Yüksel gülümsedi.
Yüksel Eriş blogu 20 Temmuz 2010 günü yayına
girdi. Yüksel’in son beş saatini aydınlatmak için bilgi birikimi beklerken, engelleyici
çabalarla karşılaştı. Tam altı ay boyunca üstü örtülü olarak dört koldan yürütülen
engelleme çabaları, Yüksel’in öldüğü günde karalama kampanyasına dönüştü.
Yüksel Eriş blogundaki yazıların da tehdit altında olduğu görüldü. O yüzden,
yazılar Engin Erkiner’e emanet edilmiştir. İlker Akman ile Yüksel Eriş birlikte
bilinç ışığı olmaya devam edecektir. Nokta, nokta, nokta!..
Yüksel Eriş,
haberin olsun!..
1] Yoldaş bildiklerin yoldan çıktı. Engin akıllıydı, akıl satıyor. Rıza
yürekliydi, internet ortamında gerillacılık yapıyor. Mihrac uyanıktı, malı
marabayı götürüyor. Ömür’ü sorma, o da senin gibi vatan toprağı oldu, üzerinde
çiçek açıyor. Cahit Çelik tek başına kaldı, çirkefe çamur atıyor.
2] Engin Erkiner 60
yaşına geldi, yalan söylemeyi öğrenemedi. Rıza ölmüş galiba, sesi soluğu
çıkmıyor. Mihrac memleketin milletin maskarası oldu, Yüksel Eriş'ten HüseyinEriş'e!.. düşmüşlüğün cazgırlığını yapıyor. Apo’yla Cahit’in görüştüğü ortaya çıktı, bu
durum övünç veya utanç kaynağı olmadı.
3] Engin Erkiner
pisboğaz oldu, Mihrac’ı çıtır çıtır yedi bitirdi. Mihrac’ın hain hırsız arsız
edepsiz kemiksiz kılçıksız beyinsiz karaktersiz katil casus olduğu açığa çıktı.
Rıza sen ölmeden önce seni ölüler defterine yazdı. Cahit kendini dağıttı. Artık
bundan böyle seni başka arkadaşların yazacak.
4] Engin Erkiner avcı
olmuş, üzerine üzerine gelen angutları gözünden vuruyor. Rıza’nın derdi daha
büyük, “Yüksel Eriş yoldaşın hazırladığı kır gerillasının stratejik planlarını”
ne yapacağını bilemiyor. Mihrac yine yalan atmış, bombayı Yüksel’in elinde
patlatmış. Cahit cingöz camgöz paragöz olmuş, vallah billah cebine kim para
koyarsa ona göre masal yazıyormuş.
5] Engin Erkiner
bastırdı parayı aldı blogu, Rıza yaptığı yanlışı düzeltmiyor, Yüksel yoldaşın
patlamadan sonra beş saat daha yaşadığını kabul etmiyor. Mihrac senin için
vasiyet uydurmuş, çok yakın arkadaş olduğunuzu yazdırmış. Cahit sermayeyi
kediye yüklemiş, seni tek başına pazarlamaya çalışıyor.
6] Engin Erkiner seni
yazmaya başladı. Mihrac ile Rıza akıl fikir eylem birliği yapmış. Yüksel Eriş
blogunu kapattırmak için, Mihrac’ın uzantısı Ali Fuat ile Rıza’nın yoldaşı
Kutay birlikte kolları sıvamış. Yener yutkunuyor. Cahit Çelik paradan başka
değer tanımıyor, ölü ticareti yapıyor.
7] Engin Erkiner seni
tanıtcı yazılar yazıyor. Rıza yaptığı yanlışı düzeltmiyor. Mihrac insanlık
aleminin dışında yaşıyor, “Yaşadığım yerde internet yok, Yüksel Eriş blogunu
görmedim!..” diyor. Yener yutkunmaya devam ediyor. Cahit sıfırı tüketmiş,
Yüksel Eriş blogunu satıyor!..
8] Engin Erkiner’den
başka yoldaşın kalmamış. Yoldaş bildiğin aslan kaplan kahraman devrimciler
çakal olmuş. Mihrac her şeyi biliyor, Yüksel Eriş’in niçin öldüğünü bilmiyor.
Rıza “Yüksel yoldaş ... 21 Ocak 1977 günü şehit düştü” diye yalan atıyor. Cahit
tek başına çakalların kuyruğuna basıyor.
9] Engin Erkiner köy
kâtibi gibi durmadan yazı yazıyor. Rıza, “Yüksel Eriş yoldaş … 21 Ocak 1977’de
şehit düştü” diye yazmış. Mihrac da, aynı yanlışı yapmış. “Yüksel yoldaş … 21
Ocak 1977 günü şehit oldu” diye kopyalamış. İkisi de kafadan atmış. Bu bir
yanlışlık olabilir mi? Yanlışlık değilse, ikisi de suçüstü yakalanmış olmuyor
mu?
10] Engin Erkiner tek
başına örgüt olmuş, Mihrac’ı böcek ezer gibi eziyor. Rıza öncü devrimci olduğu
günlere takılmış kalmış, yorumlamakla yapmanın farkını anlamıyor. Mihrac er
meydanından kaçmış, davulcuya zurnacıya seyirciye bulutlara saldırıyor.
Cahit’te merhamet kalmamış, Miro’ya Memo’ya zincir takmıyor, Hasso’ya Hüsso’ya
kemik atmıyor.
11] Engin Erkiner seni
olduğun gibi yazdı. Mihrac kaçtı gitti cehennemin dibine girdi. Rıza sorduğum
soruya cevap vermedi. Yener o gece orada ne olduğunu açıklamadı. Yüksel Eriş
blogunu Engin Erkiner’den başka duyuran tanıtan olmadı. Mihrac’ın Rıza’nın
Yener’in hava civa olduğu ortaya çıktı.
12] Engin Erkiner seni
kullanmak isteyen iki yalancı yoldaşı köşeye kıstırdı. “Yüksel yoldaş halk
savaşının stratejik planlarını yaptı!..” uydurması, Rıza’nın elinde kaldı.
“Yüksel yoldaş Hatay Kurtuluş Ordusu önerdi!..” palavrası, Mihrac’ı açığa
çıkarttı. Hava civa palavra yoldaşlar solda sıfırlandı.
13] Engin Erkiner
öğrenmeye ve öğretmeye devam ediyor. Rıza internet ortamında kır gerillası
yapıyor. Mihrac hain hırsız arsız edepsiz terörist casus olmaktan aranıyor.
Cahit ücreti mukabilinde iş yapmaya alıştı, Miro Masalı’nı yazmaya devam
ediyor. Devrimci olan, yalana yanlışa teslim olmuyor.
14] Sadece bir defa
gördüğün ve “akşamdan gece yarısına kadar” konuştuğun Memo’ya ve Miro’ya
“saatli flaş ampulü bombası” yapmayı öğretmişsin. “Hatay Kurtuluş Ordusu”
kurulmasını önermişsin. “Beni sevenler 33 yıl sonra Miro’ya gitsin, 34 yıl
sonra taziye ziyareti yapsın!..” demişsin.
15] Engin Erkiner
emanetçi oldu, İlker Akman’la seni aynı yerde buluşturdu. Rıza yaptığı yanlışı
düzeltmedi, Yüksel’in patlamadan sonra beş saat daha yaşadığını ve sonuna kadar
direndiğini kabul etmiyor. Mihrac yine uçmuş, senin için vasiyet uydurmuş,
vasiyete çok yakın arkadaş olduğunuzu yazdırmış. Cahit işi ilerletmiş, ölü
ticareti yapıyormuş!..