Yüksel Eriş ve Ahmet Nergiz

Cahit Çelik


Noktayı koyduktan sonra, Yüksel Eriş bloguna hiçbir şey yazmadım. Yazmak niyetim de yoktu. Buna rağmen iki satır daha yazmak şart oldu. Ahmet Abi’nin öldüğünü öğrendim. İşte o yüzden, Yüksel Eriş bloguna yazdığım yazılarda Ahmet Abi diye andığım kişinin Ahmet Nergiz olduğunu açıklamanın zamanı geldi. Yüksel Eriş, Ankara’da Gazi Eğitim’in Müzik bölümüne girince Resim bölümünden Ahmet Nergiz ile arkadaş olmuş. Ahmet Nergiz öncülüğünde devrimci olmayı öğrenmiş. Gazi Eğitim’de okuyan devrimci öğrencilerin güvenliğini sağlamak için öne atılmış. Ahmet Abi’nin sağ kolu olmayı başarmış. Daha sonra, başka işler yapmış.

Yüksel Eriş blogu yayına girince, Ahmet Abi’den Yüksel Eriş ile ilgili anılarını yazmasını istedim. Ahmet Abi o süreci hiçbir değiştirme düzeltme ekleme çıkarma yapmadan olduğu gibi yazdığını söyledi. Yüksel’le ilgili bölümleri bana anlattı. Ahmet Abi’nin anlattıklarıyla benim anlattıklarım birbirini tamamlıyor. Daha önemlisi, Ahmet Abi’nın yazdıkları Ekim 2011’de kitap olarak basılmış. İki ay sonra o kitabın tanıtımının da yapıldığı televizyon programına Ahmet Abi ile birlikte katıldığım halde konuyu gözden kaçırmışım. Bu programın kayıt dosyasını Öner Yağcı’dan aldım. Lakin, dosya çok uzun olduğu için internet ortamına koyamadım. 

Ahmet Abi’yi tanımadan Yüksel Eriş’i tanımak olmaz. Yüksel’in çok geri bir çevreden geldiğini Engin Erkiner açıkça yazdı. Ama o çevreyi yazmadı. Öner Yağcı ile bu konuyu da konuştum. Engin Erkiner’i doğrulayıcı sözler söyledi. “Sadece ben düzenli olarak okuyordum. Bir de İbrahim Sevimli okurdu!..” dedi. 

İşte o çevrenin en önemli elemanı Ahmet Abi’ydi. Diğerleri, Öner Yağcı ve İbrahim Sevimli’ydi. 12 Mart fırtınasından sonra yollar ayrıldı. Yüksel Eriş örgüt kurdu. Ahmet Abi ile Öner Yağcı KSD yandaşı oldu. İbrahim Sevimli Dev-Yol takımı içinde kaldı. Ahmet Abi üç ay önce Doğu Perinçek’in İşçi Partisi’ne katıldı. Yüksel Eriş’i daha iyi tanımak için Ahmet Abi’nin yazdıklarını okumak gerekiyor. 

«Ülkemizde siyasal durum gittikçe gerginleşiyordu. İşçilerin, köylülerin, gençliğin, yükselen mücadelesi, hükümetlerin ülke çıkarına ters kararlar alması ve en vahimi darbe söylentileri, tedirginlik yaratıyordu. Okulda da olağanüstü bir hava vardı. Akşamları nöbetçiler ve onları kontrol eden iki kişi okulda kalıyorlardı. Bu iki kişi genellikle Ahmet ve bu sene müzik bölümü birinci sınıfta olan Yüksel Eriş’ti. Yüksel, gözünü budaktan sakınmayan akıllı, dürüst ve yiğit bir gençti. Ahmet’le çok iyi arkadaş olmuştular. Nöbeti olmayan Dev-Genç’li diğer arkadaşlar, öğrenci evlerine dağılıyorlardı. Her an olabilecek olağanüstü bir olayda, yerleri Dev-Genç tarafından bilinen bu arkadaşlar, hazır güç olarak bekliyorlardı. Çünkü okullar her an basılabilir ve nöbetçi öğrenciler etkisiz hale getirilebilirdi. Herkes tetikte olmalıydı. Ahmet, nöbet işlerini düzenleme görevini yüklendiği için hemen her gece okulda kalıyordu. Okulda nöbet tutanların ve yönetici bazı arkadaşların can güvenliğini sağlamak adına, emanetinde onyedi adet tabanca vardı. Can güvenliğinin başka türlü korunması olası değildi. Her an bir saldırıya uğramak, vurulmak mümkündü.» (Ahmet Nergiz, Düşmeden Koşabilmek, s.129-130). 

«Nisan ayına girmişlerdi, okulda dernek odasında oturuyorlardı. Bir arkadaş gelerek, “Faşistler Dil Tarih Coğrafyayı basacaklarmış, birkaç kişiyi oraya göndermemiz gerekiyormuş.” dedi. Ahmet, Yüksel’e, yanına iki kişi alıp gitmesini söyledi. Bu sırada yanlarında Dev-Lis’li öğrenciler vardı, onlar da katılmak istediler. Ahmet onlara, yaşlarının küçük olduğunu, ayrıca istenen birkaç kişiyi gönderdiğini, kendilerinin okullarına dönmeleri gerektiğini söyleyip, bir çılgınlık yapmamalarını tembihledi. Akşama doğru Gazi’ye geri dönen Yüksel ve diğer iki arkadaş, faşistlerin Dil Tarih baskını sırasında çıkan olaylarda, birkaç kişinin yaralandığını, iki kişinin kolunun koptuğunu söylediler. Kolu kopan iki kişi, Ahmet’in sözünü dinlemeyerek kendi okulları yerine Dil Tarihe giden liseli, Yusuf’la Taylan’dı.» (Ahmet Nergiz, Düşmeden Koşabilmek, s.136)

«Atilla, dağıtım işini büyütmüştü. Yayınevinde, Mahir’in “Kesintisiz Devrim”ini de kapsayan tüm yazılarının bulunduğu “Bütün Yazılar” adlı kitabı, ilk olarak basmaya karar verdi. Ahmet, Yüksel Eriş’in kendisine verdiği, Mahir’in eşi Gülten’in, Fransa’dan gönderdiği Kesintisiz Devrim (I, II, III) ve çeşitli dergilerden Mahir’in yazılarını derleyip, Atilla’ya sunarak yayınlanmasına yardımcı oldu. Yüksel Eriş, Gazi’de Ahmet’in çok güvendiği, nöbet işlerinde en büyük destekçisi, yiğit bir arkadaşıydı. 12 Mart dönemini, içeri girmeden geçirmiş, kendini bu arada iyi geliştirmişti. Öğretmenliğe devam ediyordu. O da yeni bir örgütlenmenin çatısında yer alıyordu.» (Ahmet Nergiz, Düşmeden Koşabilmek, s.199)

Ahmet Abi 23 Şubat 2013 Cumartesi günü az biraz gezmiş tozmuş. Akşam eve döndüğünde öksürmeye aksırmaya başlamış. “Galiba üşüttüm!..” demiş. Pazar günü, Bakırköy Sanatçılar Derneği’nde bir çalışmaya katılmış. Akşam olunca öksürüğü aksırığı artmış ve mide bulantısı başlamış. Pazartesi günü Sağlık Merkezi’ne gitmiş. Araştırmalar yapıldıktan sonra, “tam teşkilatlı bir hastaneye götürülmesi” önerilmiş. Saat 13.00 civarında hastaneye ulaştırılmış. Derhal “Yoğun Bakım” bölümüne alınmış. Yapılan araştırmalar sonunda, kalbinde üç damarın tıkalı olduğu ve akciğerin sıfırlandığı görülmüş. 24 saat sonra, 26 Şubat 2013 Salı günü, “Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Başınız sağolsun!..” denilmiş. Ahmet Abi 27 Şubat 2013 Çarşamba günü toprağa ekilmiş. 

Ahmet Abi’nin ölümü ile ilgili olarak Gazi Eğitim mezunu arkadaşlarının verdiği gazete ilanı bugün Cumhuriyet gazetesinde çıktı. Gazi Eğitim mezunu devrimcilerden ölmüş olanların adı ilanın başına yazılmış. Dikkat edilsin, en başta Yüksel Eriş var.


07 Mart 2013


17 Aralık 2011 / Öner Yağcı + Ahmet Nergiz + Cahit Çelik



«Türkiye'nin geçirdiği evreleri doğru bir gözle herkesin görebilmesini sağlamak, benim amaçlarımdan en önemlisi. Çünkü şunu biliyorum. '68 dönemini yaşadık. İyi kötü yanlış doğru birçok olayların içinde yer aldık. Ve bunların özeleştirisi yapılmadığı, yanlışların özeleştirisi yapılmadığı sürece, doğrular olduğu gibi korkmadan ortaya konulmadığı sürece, o dönemleri iyi kavrayabilip ileriye atılım yapmak zordur diye düşünüyorum.» (Ahmet Nergiz, 17 Aralık 2011, Ulusal Kanal, Kitap Aşkı, dakika 25-26).